1.YÜKSEK BASKI RESİM
Özgünbaskı sanatının bilinen en eski tekniği olan ağaçbaskı, ilk olarak, Mısır ve Mezopotamya’da ıstampa biçiminde kullanılmıştır. Kağıdın Çin’de bulunuşu, ayrıca tahta ıstampaların mürekkeplenip ipek ve kağıda basılması, baskı sanatına yeni bir boyut katmıştır.Çinliler, yazıdan sonra insanlık tarihinin en önemli ikinci buluşu olan , baskı tekniğine de imza atmışlardır.
Basılı kitaplarda yüksek baskı tekniği kullanımı 15. Yüzyılda Batı Avrupa’da başlamıştır ve ilk resimli kitaplar basılmaya başlanmıştır. Rönesans sanatçıları ağaç baskıya bu dönemde ilgi göstermişlerdir. 16. Yüzyılda Lucas Granach ve Albrecht Dürer’in dinsel konular içeren özgün eserleri tahta baskı ile çoğaltılmıştır.
15.yüzyılda gravür tekniğinin bulunması ve gelişmesi,19 yy’a kadar ağaçbaskının popülaritesini azaltmıştır.
Sanatsal değer taşıyan eserler yaratmak için ağaç baskı tekniğini kullanan ünlü sanatçı Paul Gauguin(1848- 1903), baskıya tekrar hayat vermiştir. Ekspresyonist anlayışta baskı resimler yapan sanatçı, gri lekeyi elde etmek için o güne kadar kullanılan tekniklerin dışında bir teknik geliştirmiştir. Daha sonra Eduard Munch(1863-1944) ağaç baskılarında büyük siyah lekeler kullanarak ekspresyonist etkiler yaratmıştır.
Wassily Kandinsky Ve Franz Marc’ın 1911’de başını çektiği, Der Blaue Reiter ( Mavi Süvari) grubu da, ağaçbaskıya ilgi duymuştur. Kandinsky, bu akımla içerikten kurtulup, saf şekil ve renk üzerine yoğunlaşmıştır.
20.yüzyıla kadar Dürer gibi çoğu sanatçı, baskı resim tasarımlarını kendileri yapmış, kalıbı oyan, baskıyı yapan başka ustalar olmuştu. Ekspersyonist sanatçılarda ise bu gelenek bozulmuş, sayılan tüm bu aşamalar sanatçı tarafından yapılmıştır.
ABD’de 1930’lu yılların başlarında görülen ağaçbaskıya ilgi, gerçek anlamda 2. Dünya Savaşı sonrasında artmıştır. Bu yıllarda ABD’de Carol Summers, Seong Moy ve John Ross gibi sanatçılar çalışmalarını bu konuda sürdürürken, İngiltere’de de Michael Rothenstein görülmektedir. Fransa’da aynı dönemlerde Pablo Picasso(1881-1973), baskı tekniğini yorumlayarak eserlerinde kullanmıştır. Özellikle “Baş” isimli ağaçbaskı çalışması, sanatçının önemli eserlerinden biridir.
Yüksek Baskı Teknikleri
En eski baskı tekniğidir. Tekniğin en cazip yanı, tasarımın doğrudan ve basit malzemelerle kalıba oyarak akatrılabilmesidir. Kalıp olarak linol ve ağaç yüksek baskı tekniğinde kullanılan malzemelerdir.
İstenilen görüntünün baskı yüzeyinde oluşması ve kabartma halini alması amacıyla düz yüzeyli bir malzemenin yüzeyinden bir miktar kazınma, yontulma ilkesine dayanılarak yapılır. Beyaz kalması gereken yerlerin linol veya ağaç levha üzerinden oyulup çıkartılması ve yüksekte kalan yerlerin mürekkeplenip basılması mantığına dayanır.
A.Ağaç Baskı: Ağacın gövdesine parelel bir kütük alınır. Deseni sanatçı tarafından bunun üzerine çizilir. Bir rölyef baskı niteliği taşıyan ağaçbaskı tekniğinde, kağıda aktarılması istenen imge yüksekte bırakılır ,baskıda çıkması istenmeyen kısımlar kütükte oyulur. Yüksekte kalan bölümlere özel baskı boyalarının merdane ile verilmesinden sonra, kalıp üzerine kağıdı konulup, sırtından bir tahta kaşık veya benzeri bir malzeme yardımıyla ovalayarak ya da bir pres yardımıyla kağıda aktarılması mümkündür.
Ahşap yumuşak olmakla birlikte kaba dokusu ince çizgiler vermeye engeldir.
B.Ağaç Gravür: Ağacın gövdesine dik kesilmiş bir kütük alınır. Elde edilen yüzey daha sert ve sık dokuludur. Baskıda ağaç dokusu daha az hissedilir. Sanatçı çizdiği deseni kendisi oyar. Baskıdan sonra siyah zemin üzerinde desen beyaz olarak çıkar. Pek çok baskıda ağaç oyma ve ağaç gravür teknikleri beraber kullanılır. Renkli baskı için ya her renk için ayrı ahşap blok kullanılır ya da baskı yapıldıktan sonra elle renkler boyanır.
Ağaç baskıda kullanılan ağacın cinsinin daha yumuşak olması nedeniyle çok fazla sayıda baskı yapılamaz. Ancak ağaç gravür yönteminde ise ağacın sert yapısı, alınacak baskı sayısını arttırmaktadır. Ancak ağaç gravürde, ağaç oymada olduğu gibi büyük boyutlu baskı basma olanağı yoktur.
C.Linol Baskı: Sanatçıların yeğledikleri, yapıtlarını çoğaltmak için kullandıkları ve ayrıca birçok okulda da öğretimi yapılan bu teknikte LİNOLYUM, linol oyma bıçaklarıyla oyulup kalıp hazırlanır. Bu baskıda da, ağaç baskıda olduğu gibi beyaz bırakılması istenen yerler oyulur ve merdane yardımıyla mürekkep kalıba sürülür. Kalıp üzerine yerleştirilen kağıdın tersinden tahta kaşık ya da benzeri bir malzeme ile sürterek baskı, kağıda aktarılır.Her renk için ayrı kalıp hazırlanması gerekir.
2. ÇUKUR BASKI RESİM- GRAVÜR
Tarihsel Gelişim
İlk çukur baskı çalışmaları, 15. Yüzyılda Avrupa’da metal zanaatkarlarında görülmektedir.Metal üzerine gravür yapan ilk büyük isim Martin Schongauer( 1440-1494) dir. Schongauer’in katı Gotik stilinden daha canlı ve zengin Güney Rönesans tarzına geçen çalışmaları, daha sonraları Albrecht Dürer’e esin kaynağı olmuştur. Bu dönemde, en resimsel baskı çalışmaları yapan sanatçı, Albrecht Dürer(1471-1528) olmuştur. Dürer, çizgi, nokta ve doku zenginliğini bakır plakalarla yapılan gravürlerde yakalamıştır. 17. Yüzyılın önemli gravürcüsü, asitle aşındırma tekniğinde usta olan, Rembrandt Van Rijn(1606-1669)idi. Caravaggio ve takipçilerinden etkilenmiş olan sanatçı, asit aşındırma tekniğini kullanarak yaklaşık 300’den fazla manzara ve portre üretmiştir.
1760’larda, suluboya resimleri çoğaltma olanağı sağlayan aquatinta tekniği geliştirilmiştir. Bu yeni tekniği, Francois Boucher, William Hogart, Thomas Grainsborough, William Turner, John Constable gibi sanatçılar kullanarak baskı resimler yapmışlardır.
17.yüzyılda Avrupa’nın en önemli ressamlarından Francisco Goya(1746-1828) yeni yeni geliştirilen aquatinta tekniği ile politik ve sosyal anlamlar taşıyan oldukça değerli eserler meydana getirmiştir.Goya, mahkemelerdeki entrikaları, İspanyol halkının ikiyüzlülüğünü ve kibirini konu alan, yaklaşık 80 tane aquatinta tekniğiyle basılmışbaskı resimlerini, Caprichos(1797) adlı yapıtında toplamıştır. En önemli çalışması, İspanya’nın Fransa tarafından işgalini konu edinen, sekseniki tane aquatintadan oluşan “Los Desastres de la Guerra”dır.
Edgar Degas(1834-1917) Rembrandt ve Velazquez’in çalışmalarından etkilenerek, drypoint ve aquatinta tekniklerini kullanmış;Eduard Manet(1823-1883) ise asitle aşındırma tekniği ile Goya’dan etkilenerek 75 baskı yapmıştır.
Avrupa’da birçok ressam yeni arayışlar içinde, baskı tekniğini kullanarak sanat değeri yüksek eserler vermelerine ragmen, Amerikalı sanatçılar bu gelişmelerden uzak kalmıştır. 19. Yüzyılda, asitle aşındırma tekniği, grafik sanatlarda önemli bir yer edinmiştir. 19152de Ernest Roth, John Taylor Arms ve bir grup sanatçı, bu teknikle realist çalışmalar yapmışlardır. Ernest Haskell, Kerr Eroy ve Frank Benson gibi sanatçılar üstün eserler vermişlerdir.
Çukur Baskı (Alçak Baskı)Teknik Uygulamaları
Yüksek baskının tersine, Çukur baskı tekniğinde oyulan veya kazınan yerler mürekkebi alır ve çukurda kalan çizgilerin baskısı alınır. Basılacak görüntü, baskı yapılacak yüzeye oyulur. Yağlı, kıvamlı bir baskı mürekkebi ile doldurulur. Yüzey dikkatlice silinir, mürekkep sadece çukurlarda kalır. Kağıt plaka üzerine konur, yüksek bir baskı ile basılır; kağıdın çukarlardaki mürekkebi alması sağlanmıştır. Kağıtta mürekkepli kısımlar daha az ezildiğinden, kağıtta mürekkeple birlikte hafif bir kabarıklık görülür.
Çukur baskıda uygulanan teknikler 2 ana kategoride toplanmıştır.
Asitsiz Teknikler
A)Kuru Kazıma (Soğuk Kazı) : Sanatçı doğrudan metal plaka üstüne büren, sivri uçlu aletler ve hatta sivri uçlu vibratörle deseni çizer. Genellikle bakır levha tercih edilen teknikte asit veya kaplama malzemesi kullanılmaz.Bu defa desen hafifçe oyulurken çizginin kenarında veya her iki kenarında talaş/çapak bırakır. Mürekkep sürüldüğü zaman oyuklar yerine çizgi halinde talaşlar mürekkebi tutarlar. Baskı yükü altında talaşlar yavaş yavaş aşındığı için edisyon küçüktür.
Çinko kalıp üzerine yapılan kuru kazıma tekniği çalışmasından, yaklaşık 25 veya 30 baskı yapılabilir. Bakır bu sayıyı ikiye katlarken, çelik yüzlü levhadan 100 ile 200 arasında tatmin edici baskı elde etmek mümkündür.
B) Mezzotint: Ters kuru noktadır. Metal plakanın tüm yüzeyi, ince dişleri olan özel bir aletle taranır ve metal plakanın yüzeyi ince taşlarla kaplanır. Bu haliyle baskı yapıldığında tüm yüzey siyah çıkacaktır. Beyaz kısımlar bu ince taşların ezilerek ve kazınarak yok edilmesiyle elde edilir. Metalin ilk kazılmamış tabanına indiği zaman tam beyaz elde edilmiştir. Daha az kazıma ile tonlar elde edilir.
Günümüz sanatçıları kadifemsi bir doku etkisi yaratan bu tekniğin uygulamasının uzun sürmesi ve zahmetli olması nedeni ile pek tercih etmemektedirler. Bu yöntemin etkisinin en iyi alınacağı malzame baır levhadır.
Asitli Teknikler
A) Aside Yedirme( Etching): Bu teknikte bakır, çinko veya pirinç plakayı doğrudan oymak yerine sanatçı aside dayanıklı bir vernikle plakanın zeminini kaplar. Plakanın üzerine deseni, verniği sıyırarak çizer. Daha sonra plaka asit banyosuna batırılır. Desen olarak sıyrılmış yerlerdeki metali asit yemeye başlar, çukurlar oluşur. Çukurların derinliği aside yedirme zamanı ile ayarlanır. Gravür gibi basılır.
B) Leke Baskı (Akuatint): Bakır veya çinko metalin yüzeyine değişik kalınlıklarda toz haline getirilmiş,aside dayanıklı reçine/vernik serpilir, alttan ısıtılarak eriyip yapışması sağlanır. Asit banyosuna batırıldığında serpintiyi almayan yerleri asit yer. Nokta serpintili doku elde edilir. Gri ve siyah tonlamaları için işlem aşama aşama tekrarlanır. Asit içerisinde bekleme süresi ne kadar uzarsa, tonlama daha koyu olur.Akuatint, baskı çalışmalarında tonlama isteyen bütün sanatçıların tercih ettiği ve vazgeçilmez bir tekniktir. Bununla beraber tek başına çok az kullanılmıştır. Diğer tekniklerle birlikte uygulanır.
C) Yüksek Yedirme (Lift Ground): Şekerle karıştırılmış çini mürekkebi bir malzeme fırçayla sürülür, üzerindeki solüsyon kuruduktan sonra levha ılık suyun içine bırakılır, zamanla karışımın içindeki şeker çözülür ve mürekkep levhadan sökülür. Metal, aside konup aşındırılarak yeni dokular elde edilir.
D) Yumuşak Yedirme (Soft Ground): Levhanın üzerine ince bir tabaka vazelin gibi bir malzeme sürülür. Kumaş ve benzeri malzemelerin bu tabaka üzerine bastırılmasıyla elde edilen dokular üzerinden levhaya asit indirgenir. Böylece, kumaşın veya benzeri malzamenin birebir dokusu baskı üzerine kopyalanmış olur.
E) Üzerine Kabartma Yapma( Embossing) :Kabartma etkisi elde etmek için, oyulmuş yerlerin boya sürülmeden baskı presinden geçirilmesi işlemidir.
3.DÜZ BASKI RESİM
Tarihsel Gelişim
Prag’lı sanatçı Alois Senefelder(1771-1834), aynı dönemde Simon Schmid tarafından taş üzerine indirgeme metodu ile uygulanan, poliotografi taş baskı tekniğini geliştirerek bugünkü litografi tekniği ortaya çıkmıştır.Litografi tekniğini ilk sanatsal amaçlı kullanımını teşvik eden kişi, François Johannot olmuştur.
1808 yılında, Marsilya’da doğan Honore Daumier, taş üzerinde inanılmaz bir akıcılığa ulaşmış ve kendisini litografiye adamış bir sanatçıdır. Henri de Tolouse Lautrec’in gösteri sanatlarına olan tutkusu, onu yeni bir sanat formu yaratmaya itmiştir. Gösteri sanatlarında kullanılacak olan bu yeni sanat formu olan poster, sanatçının yeteneği ve renkli taş baskı uygulamalarındaki ustalığı, onun sanatının bugüne kadar gelmesine ve eserlerinin bu alanda çok önemli örnekler olarak kabul edilmesine neden olmuştur. 1891 yılında yapmış olduğu “La Goulue at the Moulin Rouge” ilk renkli taş baskı eseridir.
Camille Pissarro,Edgar Degas, Vincent Van Gogh, Paul Gaugin, Auguste Renoir ve Paul Cezanne gibi ressamlar, resimlerinde yakaladıkları temaları birebir litografi tekniği ile tekrar çalışmışlardır.
İspanya’da ise, Jose Maria Cardano 1819’da ilk litografi atölyesini kurmuştur.Goya, litografi tekniğiyle “The Monk”,”The Descent to Hell”, “The Duel” ve sanatının doruğunda olduğu dönemde “ The Bulls of Bordeaux” adlı dört litografiden oluşan seriyi yapmıştır.
Almanya’da yüzyılın sonlarına doğru, dışavurumcu anlayışta “Çığlık” ve “Madonna” gibi eserler veren Edvard Munch, renkli litografi tekniği ile baskılar yapmıştır.
Rusya’da ağaçbaskıdan sonra taş baskı ikinci önemli teknik olarak karşımıza çıkar. Boklevski ve Lebedev, çalkantılı Rusya’yı (1860) bu teknik ile resmetmişlerdir.
20 yüzyılın başında Pablo Picasso, yeni imge ve formalrını yaratmada önemli bir araç olarak gördüğü Litografi tekniğini seçmiştir. Siyah beyaz ağırlıklı baskılar yapan Henri Matisse ve renkli baskı çalışmalarında Joan Miro litografi tekniğini ustalıkla kullanmışlardır.
Düz Baskı Teknik Uygulamaları
Temelinde, su ve yağın ayrışması prensibiyle çalışan bu baskı tekniği, matbaacılıkta ofset baskı olarak karşımıza çıkar. Baskı plakası üstünde yükseklik ve çukur bulunmadan yüzeyi hassaslaştırıp boya alıcı bölümler oluşturarak yapılan baskıdır. Çinko, alüminyum, bakır ve taşın kullanıldığı bu yöntemde baskı yüzeyinde hiçbir yükseklik farkı yoktur.
A.Litografi (Taş Baskı): Bu tekniğin desen çizimi ile pek çok ortak yanı vardır. Sanatçı yağlı bir kalem ve yağlı bir baskı mürekkebi seçer. Üstü iyi düzeltilmiş özel taştan bir blok hazırlar. Ana ilke su ve yağın birbiriyle karışmamasından kaynaklanır. Desen taş zemine yağlı kalemle çizilir, taş ıslatılır. Yağlı desen çizgileri suyu kabul etmez ancak rulo ile sürülen yağlı mürekkebi desenin yağlı çizgileri kabul edecek, ıslak kısımlar açık kalacaktır. Kağıt taş zemine yatırılır ve baskı yapılır. Her renk için ayrı taş kullanılır.
B.Ofset Baskı (Ofset-Lito): Litografinin gelişmiş biçimidir. Yine yağ ve su temeline dayanır. Taşın yerini çinko, alüminyum, bakır vb metal yüzeler almıştır. Sanatçı imgeyi doğrudan metale çizip boyayarak bu tekniği taş baskıda olduğu gibi kullanır. Günümüzde bu teknikle de özgün baskı üretilmekte, ayrıca bu teknikte fotoğrafik yöntemler de uygulanabilmektedir.
Monotipi Baskı Tekniği
Sayılan tekniklerin dışında, Monotipi baskı tekniğinde, pürüzsüz bir yüzeye boyayla desen uygulanır ve kağıda baskısı alınır . Monotipi baskı tekniğinde, baskıdan sadece bir adet alınması sözkonusudur.
3.ŞABLON BASKI RESİM
Tarihsel Gelişim
Serigrafi, ipek baskı, filmdruk, şablon baskı gibi farklı isimlerle de anılan elek baskı tekniği şablon yöntemi olarak karşımıza çıkar.
En eski mağara duvarlarında bulunan el baskılarının şablon baskı olduğu düşünülür.
M.S 500-1000 yılları arasında, Buda’nın resimlerini çoğaltmak amacıyla Uzak Doğu’da şablon yöntemi kullanılmıştır.ancak şablon hazırlanırken ve boyanın sürülmesi sırasında kopmaların olması ve fazla detaylı tasarımların kolayca kesilememesi gibi sorunlar yaşanmaktaydı. Bu sorunların çözülmesi için Japonlar, Günümüz sanatçıları tarafından Kullanılan eleklere çok benzer ipek, naylon veya polyesterden elekler geliştirmişlerdir.
1907 yılında, Manchester’li Samuel Simon , domuz kılı fırça yardımı ile ilk kez tahta bir çerçeveye gerilmiş ipek kullanarak boyayı aktarmıştır. William Morris ise bu tekniği en kapsamlı kullanan ilk sanatçı olmuş ve zamanla İngiltere ve Fransa’da sanatçılar tarafından tercih edilen bir teknik olmuştur.
Avrupa’nın ipekbaskı ile tanışması Avrupalıların 19.yy’ın ikinci yarısından itibaren Japon kültürü ile ileri derecede ilgilenmeye başlamsı ile gerçekleşmiştir.
1914 yılınsa, Amerikalı John Pilsworth, çok renkli ipek baskı tekniği olan selectasine metodunu bulmuştur.. 1915 yılında da ilk foto-grafik tekniği, Amerika’da gerçekleştirilmiş ve Birinci Dünya Savaşı sırasında bayrak, flama basımında kullanılmıştır.
Bu gelişmelerle birlikte baskı kalitesinin yetersiz ve yavaş oluşu, boyanın zor kuruması gibi olumsuz teknik özellikleri giderebilmek için Amerikalı Ovens, 1925 yılında ilk ipek baskı makinasını icat etmiş, kalıbı fotomekanik yöntemiyle meydana getirmiştir.
1945’den sonra tekniğe ilgi duyan sanatçıların sayısı artmış, Amerika’daki gelişmeler Avrupa’da da yaşanmaya başlamıştır.
1950’lerde şehir kültüründe yer alan imgelerle ilgilenen Pop Art akımı, bu imgeleri çoğaltmada en uygun yöntem olarak ipek baskı tekniğini benimsemiştir. Parlak, düz renkler, cesur ve rahat biçimler yakalanabilmesi, hans Arp, Joseph Albers, Wili Baumeister, Jackson Pollock, Andy Warhol, Victor Vasarely, Robert Rauschenber, Roy Lichtenstein, Jasper Jones, George Hamilton, Marcel Duchamp gibi sanatçıları bu teknik ile eserler üretmete itmiştir.
Şablon Baskı Teknik Uygulamaları
A.Elek Baskı (İpek Baskı): Günümüzde en yaygın olanı ipek baskıdır. Tahta çerçeveye gerilmiş özel ince kumaşın baskı yapılacak kısımları açık bırakılarak diğer kısımları maskelenir. Mürekkep sıyrılarak sıvandığında basılan desenin açık bırakılan kısımlardaki ince dokudan aşağıya , kağıt üzerine geçer. Basılan desenin kenarlarında iper dokusunu görmek mümkündür. Her renkli değişik desen için ayrı ipek kalıp yapılır.
Diğer Özgün baskı Teknikleri
SANATSAL BASKI ( Fine Art Print)
Özgün baskı eser üretiminde sürecin iki farklı aşaması vardır. Birinci aşama sanatçının bizzat yürütmesi zaruri olan süreçtir. Sanatçı kullanılacak tekniğe uygun biçimde eserin kalıbını farklı araçlar ile hazırlar ve sonrasında sonucun yetkinliğine göre seçerek E/A (epreuve d'artiste) ya da A.P. (Artist Proof) olarak imzalayacağı renk ve baskı denemeleri yaparak kalıbını, kendi belirleyeceği rakamda çoğaltılmak üzere hazır hale getirir. Bu aşamada ortaya çıkan eserlerden nihai sonuç olarak yetkin ve uygun gördüklerini en fazla 10 adede kadar olmak üzere seçer ve sanatçı deneme baskısı olarak numaralandırıp imzalar, daha fazlası var ise bu baskılar imha edilir.
Bu aşamadan sonra ise baskı örneği hazır olan ve nihai olarak baskıya hazır hale getirilen kalıp ile belirlenen sayıda eser çoğaltma eylemi bizzat sanatçı tarafından yapılabileceği gibi yetkin atölye koşullarında sanatçının asiste ettiği bir teknik eleman tarafından da yürütülebilir.
Sonucunda ise üretilen eserler, önceden belirlenen sayılar çerçevesinde seçilir, numaralandırılır, sanatçı tarafından imzalanır ve eğer kalan eser var ise bunlar atölyenin gözetiminde imha edilir, ardından orijinal kalıp da bir daha kullanılamayacak biçimde imha edilir.
İşte kalıbın imhası noktasında, geçmişte büyük ressamların bizzat kendileri tarafından hazırlanmış olan, malzeme olarak da mukavim metallerden hazırlanıp, zaman içinde de tahrip olmamış kalıplar var ve saklanmış ise – bu fiiller yetkili kurumlar ki bunlar genelde o sanatçıya ait atölyenin vefatından sonra da varisleri tarafından yaşatılması ile ya da kamusal olarak müzeye dönüştürülmesi ile mümkün olabilmektedir – bu kalıplardan yetkili olan kurum tarafından yeniden baskı yapılması ve aynı bir az önce saydığımız etik kriterler çerçevesinde numaralandırılarak hazırlanması şeklinde üretimi gerçekleşen eserler mevcuttur. Bunlar genelde “sanat baskısı” ya da “müze baskısı” olarak dünyada müze koleksiyonlarına sunulan eserlerdir. Bu eserlere en iyi örnek verebileceğimiz baskı resimler; Rembrant, Goya, Picasso gibi isimlere ait gravür eserlerdir.
Bunun dışında, yine yaşayan sanatçıların, eserin çoğaltım süreci öncesinde gelişen teknolojilerin de yardımı ile eserlerinin ilk örneğini; bir çeşit geleneksel baskı tekniklerindeki E.A. ya da A.P. baskı sürecinde yaptıkları gibi kendileri eser üzerinde çalışarak, çoğaltıma uygun hale getirmeleri ve ardından yine yetkili ve akredite atölyelerde teknolojinin sunduğu yeni imkanlar ile nihai malzemesi aynı geleneksel baskı tekniklerindeki gibi olan, onlarda kullanılan baskı boyaları - ki kimi zaman çok daha kaliteli ve yüz yıllarca dayanabilen özel boya pigmentlerini mümkün kılabilmektedir bu teknolojik imkanlar – ve el yapımı doğal pamuk kağıtlar üzerine gerçekleştirilebilmektedir. İşte bu baskı eserler de sanatçıların bizzat eserlerin nihai sonuçlarını gözeterek ve bizzat kendileri tek tek numaralandırıp imzalayarak yine “sanat baskısı” kavramı altında sınıflandırılan eserler olarak üretilmektedirler.
Başka bir deyişle; yeni teknolojik imkanların sunduğu olanaklar çerçevesinde, ilk çoğaltıma hazır eseri üretme sürecinin bizzat yaşayan sanatçı tarafından yürütüldüğü, kontrol ve onayının yine sanatçı tarafından takip edildiği ve verildiği, çoğaltım aşamasının atölye tarafından sürdürüldüğü, sonucunda üretilen eserlerin ki burada en önemli ve altı çizilmesi gereken husus şudur; bu eserler, geleneksel teknikler ile üretilen eserlerin boya ve kağıt malzeme kalitelerinin de üzerinde bir kalite taşımaktadır, eserlerin yine sanatçı tarafından bizzat tek tek onaylanması, numaralandırılması ve imzalanması ile hazır hale getirildiği bu eserler “fine art print” ya da “sanat baskısı” olarak nitelendirilmektedir.
Dolayısı ile “sanat baskısı” kavramı altında ifade edilen eserler de “özgün baskı eser” niteliğinin altında sınıflandırdığımız, üretim sürecinin farklılığından dolayı ismen ayrılan, nihai sonucunun sanatsal niteliğinin ve fiziksel niteliğinin denk olduğu orijinal eserlerdir.
Bir sanat eserinin değerini belirleyen faktör; sanatçının yaratım sürecinde henüz somut bir varlık kazanmamış olan bir görsel olgunun ne şekilde ve hangi araçlarla vücuda geldiği değil, sanatçının nihai sonuçtan tatmin olarak eserinin altına imzasını atacağı bir nitelikte üretilmesidir. Dolayısı ile sanatçı hangi tekniklerle ve araçlarla bu sonucu elde ederse etsin, kıymeti belirleyen faktör sanatçının o görüntüyü izleyiciye aktarmasındaki araç değil, asıl amaç olan eserin vücuda gelmesini sağlayan sanatçıdaki kaynağıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder